3 Fav 1 Retweet'i Götürüyor

     Arkanıza yaslanın ve yemyeşil bir ormanda yürüdüğünüzü hayal edin. Bir yandan yüzünüze çarpıp geçen rüzgarı hissedin diğer yandan yaklaşmakta olan deniz kokusunu içinize çekin. Ve işte orda denizin uçsuz bucaksızlığını görüyorsunuz; kuşların cıvıltısı çekirgelerin sesine karışıyor, usulca telefonunuzu çıkarıp denizin fotoğrafını çekiyorsunuz. Şimdi de telefonu bir kenara koyup ortamın tadını çıkarma zamanı. Bildirim sesleriyle yeniden açıyorsunuz gözünüzü fotoğrafı kimlerin beğendiğine bakıyorsunuz manzarayla büyülenirken bir bildirim daha, biri yorum yapmış hah, beğeniler gitgide artıyor bugünlük yürüyüşümüzü tamamladığımıza ve yeterli beğenmeye ulaştığımıza göre eve dönebiliriz..


     Sosyal medya günümüzde yedisinden yetmişine, doğusundan  batısına herkesi etkisi altına alan bir platform. Akıllı telefonu olan her bireyin kolaylıkla ulaşacağı bu siteler sayesinde herkes herkesin ne yaptığından haberdar. Bugün kocişle yıl dönümün mü patlat bir mumlu çiçekli el ele bol gülümsemeli fotoğraf, eltiler görümceler geldi hemen bir kahve keyfi storysi, tatile gidildi şezlongda ayakları denize karşı çekmeden tatil kabul edilemez, bunları okurken herkesin aklında illaki bu paylaşımlar hayal edilmiştir, sosyal medya sayesinde hayat o kadar tek düze indi ki bu görüntüleri paylaşmadığımız an neredeyse yok gibi. 

    Şüphesiz ki sosyal medyanın birçok olumlu tarafları var. Artık haber almak için gelmesi haftalar süren mektuplar beklemek yerine tek tuşla haberdarız her olaydan. Sosyal medya üzerinden sevdiklerimizle görüntülü konuşmalar sayesinde uzakları yakın ederek bir nebze de olsa içimize su serpiliyor. Hatta artık alışverişlerimizi bile yapabiliyoruz, sepetlerimize gıdadan kıyafete her şeyi koyabilmek mümkün. 


     Sosyal medyanın hayatımızın her yerine girmesi, insanlar için de tanışma aracı olarak görülmesi gayet olağan bir durum haline geldi. Çeşitli gruplarda bir araya gelen insanlar ortak aktivitelere katılım sağlamakta ve birliktelik yaşamaktadır. Bu birliktelikler her zaman da iyi gitmiyor tabi ki. Nitekim Cezayir'de gerçekleşen bir olayda eşini düğün sonrası uyandığında ilk defa gören ve hırsız sanan adam 'psikolojik açıdan mağdur edildiği ve dolandırdığı' gerekçesiyle 55bin TL'lik tazminat istemiyle mahkemeye verdi.


      Sosyal medyanın o ışıltılı yaşamında herkesin kendine yer bulması mümkün. Gerçek hayatın durağanlığını sosyal medyanın kandırmacasına tercih ediyoruz. Takipçilerimizi bizim hayalimizdeki biz gibi görmesini istiyoruz. Takipçilerimize her gün farklı yerleri göstermeyi, farklı yiyecekler gurmesi olmayı görev edinmişiz sanki. İnstagrama baktığımda tek kredi borcu olan benim, ailesiyle sıkıntısı olan tek kişi benim, herkes çok mutlu işi gücü var birikimler yapılmış, fazla para da harcanıyor. İnstagrama albenisine kendini kaybeden insanlarda çoğu zaman başka hayatlarla kendini kıyaslama sonucunda depresyona girme ve mutsuzluk gibi sonuçlar doğuruyor. .Birçok insanın ünlü olma derdinde olduğu bu zamanlarda birbiriyle en lüks için yarışan insanlar, gördüğümüz o harika yaşamlar, taş gibi kadınlar/ erkekler sadece kusursuz olma filtresi. Yakın zamanlarda ünlü youtuber Duygu Özaslan'ın insanları kendine hayran bırakan vücut hatlarının aslında biraz photoshop ürünü olduğunu görmemiz, insanların sosyal medyadaki kendini dev aynasında gösterme boyutunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

    
  

Peki neden yapıyoruz bütün bunları? Başka insanların bizim hayatımızdan bu kadar haberdar olması bizi rahatsız edecekken neden hoşumuza gidiyor? Sırf daha beğeni alınsın diye kimi zaman yüzlerce sahte gülümsemeli çekindiğimiz fotoğraflar kaçırdığımız 'an' ları geri getirebilecek mi ? 
                                                                                                                                      


      İnsanların fotoğraflarını, hikayelerini gördükten sonra, kendinizi sıkılmış, mutsuz
hissediyorsanız ve siz de paylaşımlarda bulunup ”like” almak istiyorsanız bu ihtiyaca neden olan hormonun adı; dopamin.. Aslında bunun sigara bağımlılığından hiçbir farkı yok. Nasıl ki sigara içildikten sonra mutlu olunacağı düşününülüp endorfin hormonu salgılanıyorsa, her beğeni alındığında, twitimiz her rt olduğunda beynimiz dopamin salgılar. Bu salgıyla daha çok beğenilmek daha çok yayılmak daha görülmek isteriz. Doç.Dr. Onur Noyan bu konuda ''Bize haz veren bir davranış tekrarlanarak yapıldığında dopamin seviyesi yükselmeye başlıyor, o seviyenin hep korunması ya da yükseltilmesi adına o harekete devam edilmesi gerekiyor. Kişi aslında yaptığı şeyden nefret ediyor ancak dopamin salgısı o kadar yüksek seviyede ki o davranışı tekrarlatıyor. Biz yıllardır bağımlı insanların o hareketi ya da davranışı  hoşlandıkları için yaptıklarını zannederdik fakat işin dopaminle ilgili olduğu anlaşıldı. Ne kadar çok fav/retweet o kadar çok haz, ne kadar çok beğeni o kadar çok haz ve bağımlılık sarmalı” diyor.
  
      Peki bu bağımlılıktan kurtulmak mümkün müdür diye sorarsanız bence evet. Birazcık çabayla bunun da üstesinden gelinebileceği kanısındayım. Kendimden örnek vermem gerekirse, önceleri yüksek etkileşimli bir twitter hesabım vardı. Yüksek begeniler,yüksek takipçiler, rtler,favlar. Artık kendi istediğimi yazmak yerine ne yazsam da çok beğeni alırdım, nasıl yüksek sayfalara çıkabilirdim diye düşünmekten twitter kullanamıyordum artık. Zor olsa da o hesabımı artık kullanmıyorum. Kendime yeni açtığım ve toplasan 100 kişiyi geçmeyecek hesabımda istediğimi yazıyorum beğeni- rt kaygısına düşmeden. Ve bu beni önceki hesabımdan daha mutlu ediyor.


      İlgiyi sevmemek elbette mümkün degil. Ki sevmeliyiz de. Fakat bunları sırf başkaları istedigi için degil kendimiz için istemeliyiz kendimiz için eğlenmeliyiz. Günü kurtaran begenilerin gelip geçici olduğu bilincini kavrarsak daha dolu dolu yaşarız. Hayatlarımızı mobil verilerimizi kapattıktan sonra da sevmemiz dileğiyle :) 


Ben bloğu instagramda/ twitterda  paylaşmaya gidiyorum malum bugün dopamin seviyemi üstlere çıkarmam gerekiyor...
 






CONVERSATION

0 yorum:

Yorum Gönder

Back
to top