Deve Leyla'dan Ben Bilirim'e : Alper Ateş

 Kanal 360'ın sevilen yarışması Ben Bilirim'in sunucusu ALPER ATEŞ ile röportajımız sizlerle.. Kendisine yardımları ve samimi tavırları için çok teşekkür ederiz :)

 

İstanbul’a geldiğinizde televizyonda bu denli aktif biri olacağınızı düşünüyor muydunuz yoksa şansa inananlardan mısınız?

Aslında bir çoğumuz benzer güzergahlardan ilerliyoruz. Ben de Samsun’dan İstanbul’a Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne geldiğimde sektöre dair çok net bilgilere sahip değildim. Nereye varabileceğimi, yolda nelerle karşılaşabileceğimi tahmin edemeden ilerleyen bir süreç oldu. Şans faktörü mutlaka hayatımızın belirli noktalarında etkendir ama o şansı yakaladığınız anda sizin ne kadar hazırlıklı olduğunuz kariyerinizi belirliyor. Sektörde birçok farklı görevde, farklı tarzda programın içinde bulundum. Geriye dönüp baktığımda, sadece hep yoğun çalıştığımı hatırlıyorum. Bu arada bugün çok iyi bir yere geldim ben harikayım, şöyleyim böyleyim diye ahkam kesiyormuşum gibi algılansın istemem 😀  Naçizane fikirlerimi ve yaşadıklarımız paylaşıyorum

Bir röportajınızda Deve Leyla için minnet borçluyum demişsiniz. Bu canlı yayın kazası hayatınızı nasıl değiştirdi?

   (https://youtu.be/19E0COxSf-w)

Show TV’de yaklaşık 9 senem geçti. Ve bunun en az 5 yılı sahada muhabirlik ve canlı yayınlar yaptım. Sömestir dönemlerinde eğlenceli canlı bağlantılar yapıyorduk. Onlardan birinde Saba Tümer ile yayındayken devenin saldırması o anki refleksle kendimi yere atıp, devamında yayının sürmesi yıllar sonra bambaşka bir projenin hazırlığını yaparken karşıma bir fırsat olarak çıktı. Yayının aksamadan devam etmiş olması yöneticilerim tarafından bir başarı olarak görülüp yarışma programı teklifi geldi. Haklısınız hayatımda bir kırılma noktası olduğu için minnet borçlu olduğumu düşünüyorum. Çünkü devamında bambaşka bir kulvara geçip 750 bölüm Süper Bulmaca’yı sundum. Şimdi de Ben Bilirim’le yola devam ediyoruz.



Ben bilirim yarışmasıyla karantina boyunca evlerimize misafir oldunuz. Ekrandaki samimiyetinizi ve güler yüzünüzü neye borçlusunuz?

Teşekkür ederim, Ben Bilirim kısa sürede seyircilerimiz ile güzel bir bağ kurdu. Bizim ürettiğimiz yerli bir format ve öncelikle formatın başarısı bizi çok mutlu etti. İşin vitrinindeki Alper’e bakacak olursak “ben ekranda şöyle bir duruşa sahip olmalıyım” gibi bir kaygı gütmeden, tamamen o insanlar bizim misafirimiz ve misafirimiz evimize geldiğinde nasıl davranıyorsak o şekilde ağırlamaya çalışıyorum. O da kısa sürede güzel bir bağ kurmamızı sağlıyor.       

Kenan İmirzalıoglu oyunca olmasının yanı sıra şu an Kim milyoner olmak ister sunuyor. İnsanların televizyonda oyuncu / sunucu olarak etiketlenmesine nasıl bakıyorsunuz?

Bu konuda kimileri daha katı bakıyor. Ama bence o işi ne kadar iyi yaptığına bakmak lazım. Örneğin İlker Ayrık’ı oyuncu olarak tanıdık. Devamında Türkiye’nin başarılı sunucuları arasına girdi. Kenan İmirzalıoğlu çok iyi bir oyuncu Kim Milyoner Olmak İster tüm dünyada çok başarılı olmuş bir format. Şu an seyirci programı ve sunucuyu başarılı buluyorsa bence sorun yok demektir. Sunucu – oyuncu etiketlemesini doğru bulmuyorum.

Yarışmacılarla nasıl bir iletişiminiz var, program dışında görüştüğünüz yarışmacılar oldu mu?

Hem Süper Bulmaca ’da hem de Ben Bilirim ’de binlerce misafirimiz oldu.  Düğününe davet edenlerden tutun da İstanbul’a geldiğinde bizi ziyaret edip çayımızı kahvemizi içen çok yarışmacımız var. Sadece benim kurduğum bağ da değil aslında yarışmacılarımız da programda tanışıp, kendi aralarında halı saha maçları yapanlar, belli aralıklarla görüşenler, görüşüp sosyal medyadan fotoğraf yollayanlar... Birçok örnek var. Güzel bir bağ kuruluyor genellikle ve bu durumdan da çok memnunuz.

Yarışmalarda reyting uğruna sürekli tanıdık yüzleri görüyoruz. Size göre programı tanıdık yüzler mi ileriye taşıyor, siz kendinizi nerde konumlandırıyorsunuz?

Yarışma programları çok geniş bir alanı kapsıyor.  Bilgi yarışması, yemek yarışması, moda yarışması gibi çok sayıda örneği var. Özellikle bilgi yarışmalarında çok popüler bir yüzün sunmasından öte programın içeriği, dinamizmi gibi faktörlerin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Belki eğlence odaklı yarışmalarda popüler yüzlerin tercih edilmesi seyirci tarafından da makul karşılanıyor olabilir ama bence bilgi yarışmalarının olmazsa olmazı şöhretli sunucu değil.

Sektörde tecrübeli eleman arıyorlar fakat kimse tecrübesiz kişilere iş vermiyor. Bu döngü hakkında ne düşünüyorsunuz?

Çok haklısınız. Aslında neredeyse özel sektördeki iş kollarının tamamı için gereçli bu durum. Üniversite mezuniyetinin ardından insanlar iş başvurularını büyük bir hevesle, sonuca kısa sürede ulaşabileceğini düşünerek yapıyor.  Fakat ne yazık ki sektörün ihtiyacı mezun sayısına göre çok az olduğu için bu kez kriterler yükseliyor. Tecrübeli olanlar tercih edilir hale geliyor. Sohbetimizin başında da kıyısından değindiğim gibi öğrencilik devam ederken ve iş başvuruları sürecinde bireysel olarak sürekli kişinin kendine yatırım yapması gerekiyor.  Siz ne kadar üzerine basamak çıkarsanız şansınız o kadar artıyor. Bu sistemin doğruluğunu savunmuyorum ancak herkesin aynı standartlarda olduğu 500 kişilik başvuru içinden kurumsal tecrübesi olmasa bile bireysel gelişimini sağlamış arkadaşların daha avantajlı olduğu da bir gerçek

Ekmeğin artık aslanın midesinde olduğu bu zamanlarda bu sektörde ilerlemenin kişiye bağlı olduğunu mu düşünüyorsunuz yoksa bir referans bulmak her zaman hayat kurtarır mı?

Ben ilerlemenin kişiye bağlı olduğunu düşünüyorum. Bir referans size belki giriş kapısını açacaktır. Fakat o girdiğiniz yerde ne kadar kalacağınızı veya kaç kat yukarı çıkabileceğinizi referanstan öte tamamen siz belirleyeceksiniz.

Televizyon serüveninizin başlamasında Flaş TV’deki ısrarınız etkili olmuş. Bazen iş görüşmelerimiz hırsı geçerek karşı tarafı rahatsızlığa doğru ilerliyor. Size göre bu hırs ve abartı ısrar arasındaki ince çizgide nelere dikkat etmeliyiz?

İş görüşmesine giderken herhangi bir tecrübeniz yoksa ne yazık ki işler çok daha zorlaşıyor. Haklısınız karşı tarafı bıktırırcasına ısrarcı olmak belki negatif etkiliyor. Fakat bu beraberinde “hepsinin kapısını çaldım olmadı” gibi bir duruma dönüşüyorsa umutsuzluğa sebep oluyor. Bence kapıları çalarken geçen sürede bir yandan da kendinize yatırım yaparak, kendinizi o süreçte kendi imkanlarınızla geliştirerek tekrar tekrar kapı çalmak gerekiyor. Zaten çok dar bir sektördeyiz. Dün size ihtiyacı olmayan bir medya kuruluşunun bu sabah size ihtiyacı olabilir. Belli periyotlarla şansı denemek gerektiğini düşünüyorum. Ve Isrardan öte karşınızdaki kişiye elinizdeki bilezikleri net ifade edebilmek gerekiyor. Örneğin muhabir olmak istiyorsanız, sizin okul sürecinde veya çalışmadığınız dönemde kendinizi anons nasıl çekilir, metin nasıl yazılır gibi birçok konuda yetiştirmeniz durumunda bir iş görüşmesinde hiç bunları yapmamış birine göre ciddi avantajlarınız olabilir

İlk röportajımda bana yardımcı olduğunuz için yürekten teşekkür ederim. Umarım başarının merdivenlerini sizin gibi ikişer üçer tırmanmak bizlere de nasip olur. Bu güzel sohbet için çok teşekkür ederim

Sorularınız için ben teşekkür ederim. Umarım bir gün sizin de bir öğrenci kardeşinizle böyle güzel kariyer sohbetiniz olur.  Yolunuz açık olsun.
 


CONVERSATION

1 yorum:

Back
to top